UYANIN VE HAYAL KURUN!
Biraz önce Pekin Olimpiyatları 10 bin metre bayanlar koşusunu izledim. Onları inceledim, nasıl durduklarını, nasıl hazırlandıklarını, koşarken nasıl yüz ifadesi takındıklarını... Bizim atletimiz Elvan daha 3 bin metrede belli etmişti kendini, duruşu sağlamdı ve güçlü bir şekilde koşuyordu. Dile kolay 10 bin metre... Elvan konusunda yanılmadım, son iki tura geldiğinde birinci sıraya geçmişti ve arkasında da Etiyopyalı bir atlet vardı. Elvan öndeydi ama Etiyopyalı atletin birinci olacağı belliydi, müthiş bir yüz ifadesi vardı, belki çok yorulmuştu ama yorgunluğunu asla belli etmiyordu. Elvan ise ikinciliği garantilemişti çünkü üçüncü olanla arasında 70 metre vardı ama belli ki birinci olmasına rağmen yorgun düşmüştü. Sunucu Elvan'ın birinci olacağını söylüyordu ama biraz fizyoloji (gözlem) uzmanı olsanız (ya da olimpiyat uzmanı, lakin o bayan favori gösteriliyormuş ben bilmiyordum) Etiyopyalının birinci olacağını anlardınız. Son 500 metreye gelindiğinde beklediğim oldu, Etiyopyalı müthiş bir depar attı ve 15 metre farkla birinci oldu. (Resimleri yazının sonunda görebilirsiniz.)
32 atlet vardı. Elvan ve sanırsam ilk 10 bayan en az 5-6 kişiye tur bindirdi. Biliyoruz ki bu atletlerin çalışma süreleri hemen hemen aynı. Mutlaka bazıları daha çok antrenman yapıyor ama olimpiyata hazırlanan sporcular sınırlarını sonuna kadar zorluyor. Peki ne oluyor da aynı saat süreler çalışmalarına rağmen bazıları birinci oluyor bazılarına tur bindiriliyor. Acaba uyguladıkları başka taktikler mi var?
Kesinlikle... Peki bu taktikler neler? Bir sürü var ama en çok kullanılan zihinsel prova teknikleri, şimdi biraz bu teknikler hakkında bilgi edinelim. Bunu bildiğim kadarıyla Amerika, Çin, Almanya, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinin sporcuları ciddi bir şekilde uyguluyor. Ve şu an ki madalya sıralaması da şöyle...
1-) Çin
2-) ABD
3-) Almanya
Tesadüf mü? Hiç sanmıyorum?
O zaman biraz inceleyelim şu teknikleri...
Muhammed Ali bu tekniklerin ustası olarak bilinir. Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonu George Foreman ile maçına 7 hafta kala ringde kendi kendine saatlerce Foremanla hayali olarak dövüşürmüş. Onu sıkıştırdığında ne yapacağı, nasıl devireceği vs. vs. Her ayrıntıyı gözünde canlandırırmış. (Kaynak: The Intention Experiment - Lyne McTaggart)
Ayrıca Ali maçtan önce çalışmasına ek olarak, bilinen bütün motivasyon tekniklerini uyguluyordu. Motivasyon demişken hemen bir şey anlatmak istiyorum. Atina Olimpiyatlarında Yunanistan Amerika ile yarı finalde basket maçında karşılaşıyor. Olimpiyat Atina'da olduğu için büyük bir motivasyon Yunanistan'ın üzerinde, binlerce seyircileri var. Ama karşılarındaki de rüya takım. Neyse sonunda Yunanistan rüya takımı yeniyor ve eliyor. Ve şimdi iki takım Pekin Olimpiyatlarında da karşılaşıyor ve Amerika 92-69 gibi bir farkla Yunanistan'ı mağlup ederek çok kolay bir maç çıkarıyor. Çin'in de madalya sıralamasında neden birinci gittiğini anlamışsınızdır sanırım.
Neyse biz Muhammed Ali'ye geri dönelim. Tüm motivasyon tekniklerini kullanıyor demiştik ve hatta buna ek olarak gazetecilere rakibini yendiğine dair şiirler bile okuyordu.
Archie Mora
Ne yapsa
Yere yapışacak
Dördün sonunda
Şimdi Clay sağını salladı
Pek de olmadı ama
Koca yumruk savurdu ayıyı
Doğrudan ringin dışına
Ayrıca herkesin içinde 'En büyük benim, en büyük benim' diye bağırışlarını da unutmamalı...
Öte yandan Muhammed'in karşılaşacağı Foreman çok güçlü birisiydi ve sadece iki maç önce yumruğu ile birisini öldürmüştü. Ancak Muhammed maçın sonucunu kafasına yazmıştı bir kere, sürekli maçın sonucunu soran gazetecilere 'Kuvvetli bir yumruğu var ama vuramaz' diyordu. 'Foreman sadece insanları yere iter. Yumrukları çok yavaş, bir senede ancak hedefine ulaşır. Bu boks tarihinin en büyük bozgunu olacak' diyerek kendinden eminliğini kat kat artırıyordu. Ve maçın sonunu siz tahmin edin.
Muhammed'in başka hünerlerinden biride cebinde oyuncak goril taşımasıydı. Sık sık televizyonlarda cebinden çıkarıp 'Heyecanlı ola, kanınız dola, yeneceğim seni gorile, geldiğimde Manila'ya” diyordu ve küçük gorili yumrukluyordu.
Bunun yanında Ali kafasında maçın her anının provasını yaparak zihinsel provalar yapıyordu. Bacaklarındaki yorgunluğu, bedeninden akan teri, böbreklerindeki acıyı, fotoğrafçıların flaşlarını, kalabalığın çığlıklarını ve hatta Fraizer'a karşı zafer kazandığında hakemin galip geldiğini belli eden kolunu kaldırdığını anı tekrar tekrar canlandırıyordu. Bedenine maçı kazanması için emir gönderiyor ve bedeni de bu emirleri uyguluyordu. İşte gördüğünüz gibi, bir Ali kolay kolay yetişmiyor ve Ali olmak sadece çalışma ile olmuyor.
Biliyor muydunuz?
Muhammed Ali 11 maçında, maçtan önce kaçıncı raunda nakavt edeceğini söylemiş ve tamamen tutturmuştur. Bu yüzden de, ‘Bu adam bunu nasıl bilebilir’ diye bağlı bulunduğu spor federasyonu tarafından soruşturma geçirmiştir.Amerikalı sporcular artık zihinsel prova tekniklerine çok önem veriyor bunun karşılığını da katıldıkları tüm yarışlarda alıyorlar. Tony Robbins Andre Agasi ve birçok sporcuyla birlikte çalışarak onları dünya şampiyonluğuna taşıdı. Şimdi de bir boksörle çalıştığını duydum. Şunu biliyorum ki Tony ile çalışıyorsa kesin birinci olur. Ayrıca dediğim gibi antrenörlerde bu tekniklere çok önem veriyor. BBC belgeselinde bir jimnastik hocasının öğrencisine atlayış yapmadan önce 20-30 defa atlayışı hayalinde yaptırmasını izlemiştim. Sürekli böyle çalışıyorlarmış, tabi ki kızda bunun meyvesini sayısız altın madalya ile almış.
Zihinsel Prova ile ilgili ilk bilimsel çalışmalar 1990 yılında Univercity of Western Ontario'dan profesör Allen Paivio tarafından yapılmış ve bu çalışmalar zihinsel provanın etkinliğini %100 kanıtlamıştır.
Şimdi burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Hayalinde canlandırma ile Zihinsel Prova farklı şeylerdir. Hayalinde canlandırmada kişi herhangi bir olayı film seyreder gibi izler. Zihinsel Prova'da ise kişi hayalin içindedir, dövüşür, terler, gerekirse dayak yer. Bu fark beyin ve doğru sonuçlar için çok önemlidir.
Tracy Caulkin 1984 Olimpiyatlarında üç altın madalya almak için bunu kullandı. Caulkin zaten beş dünya ve altmış üç Amerikan rekorunu kırmıştı ve yirmi üç yaşında şu ana kadar gelmiş en büyük yüzücü olarak kabul ediliyordu. (Phelps Pekin’de bu rekoru kırana kadar) Madalya ve kupalarını koyduğu rafa bir kaç altın Olimpiyat madalyası eklemek istiyordu.
Rakiplerinin hepsi aynı kondisyonda olmalarına rağmen Caulkin'in dev bir avantajı vardı. Suya dalmasından, serin suyun başının üzerden geçmesi ve en önde yerini almasına kadar yüzmesinin her anını biliyordu. Tracy bir santimetre öne geçişinin alıştırmasını yapmıştı, bayrağı rakiplerinden saniyenin yüzde biri daha erken bırakacağı anı her akşam kafasından geçirmişti. Olimpiyat bayrak yarışının sonucu tamamen niyetinin açıkça tanımlanmış olmasına bağlıydı.
En başarılı sporcular performanslarını en küçük ayrıntıya kadar ayırır ve belirli unsurları geliştirmek için çalışırlar. Yaptıkları sporda ustalaşmak için hatasız ve en üst düzey performansı hayal ederler. Kas kasılması ya da hakemin ters bir kararı gibi en zor anlara konsantre olurlar ve bunlarla en iyi şekilde baş etmek için stratejiler oluştururlar. Yeni öğrenmeye başladıkları bir beceri ya da geliştirmek istedikleri bir yeteneğe bağlı olarak farklı niyetler farklı stratejiler kullanırlar. Muhammed Ali gibi üst düzey sporcular şüpheyi, yenilgi korkusu gibi olumsuz duyguları nasıl kendilerinden uzak tutacaklarını bilirler. Bu duygular üzerlerine hücum etse bile hemen zihinsel provayla bunu değiştirmesini bilirlerdi.
Burada önemli olan ve başarı getiren zihinsel provayı gerçekçi bir şekilde yapabilmektir. Bu işte usta olan sporcular son derece ayrıntılı ve canlı olarak zihinsel prova yaparlar. Prova yaparken her şeyi işin içine katmalısınız. Kazandığınızdaki 'Başardım' sözünü duyun, zıplayışınızı görün, prova edin. Ailenizin takdirlerini, ödül ya da madalyaları, karşılaşma sonundaki çığlıkları duyun. Tezahüratları duyun...
Bunları yaparken beş duyunuzu da kullanmak önemli, özellikle iyi bir canlandırma için önemli. Seyircileri görün, bağırışları duyun, bacak kaslarınızın gerilimini hissedin, terinizin kokusunu duyun, şaka yapmıyorum bu etkili canlandırma ve beyni bu hayalin gerçek olduğuna inandırmak için çok önemli.
Bazı sporcular spor olayının yapılacağa yere önceden gidip sonra kendilerini orada hayal etmeyi yararlı bulurlar. Sporun yapılacağı yerin bilgisi ile zihinsel provanın birleştirilmesi, sadece zihinsel prova yapanlara göre daha başarılı olma eğilimindedir. Çünkü orayı gördüğünüz için daha etkili bir canlandırma yapabilirsiniz. Gitme şansınız yoksa bile internette bunun resimlerini vs. bulabilirsiniz.
Pittsburg Steelers'ın eski geri koşucusu Steeler'ın Super Bowl kupasını kazanmasında zihinsel prova çok etkili olmuştur. Onun tekniği zihnini belirli oyunların tüm ayrıntıları ile doldurmaktı. Maçtan iki hafta önce sabahları, takımla birlikte yediği yemekte ve akşam uykuya dalmadan önce zihinsel provasını yapıyordu. Oyunda önce tüm hareketleri son bir kere daha tekrar gözden geçirmeyi güven verici buluyordu. Sahada ne olursa olsun her şeye hazırlıklı olmaya kararlıydı ve bunun sonuçlarını da aldı.
Burada bir noktaya daha parmak basalım. Düşünülenin aksini bu zihinsel provaları yaparken gevşek veya yarı uykulu pozisyonda olmak çok etkili olmuyor. (Yani klasik hipnoz durumu) Onun yerine daha canlı ve hareketleri ayakta yapmak, mesela basket atar gibi, koşar gibi yapmanın daha etkili olduğu kanıtlanmıştır. Ben sürekli bu pozisyonda zihinsel prova yaparım ve çalıştığım kişilere de bunu yaptırırım.
SADECE HAYAL ETMEK NE KADAR ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİREBİLİR Kİ?
Gelecekteki bir performansı sadece düşünmek olayın olduğu günkü performansı nasıl etkileyebilirdi? Elektromiyografi (EMG) ile yapılan beyin araştırmaları bazı ilginç ipuçları vermektedir. EMG, motor nöronların belirli kasların kasılması için gönderdiği her elektriksel impulsu kaydederek beynin bedene verdiği talimatları gerçek zamanlı olarak görme fırsatını verir. Normal olarak EMG, doktorlarının nöromüsküler hastalıkları teşhis etme kasların uyarılara doğru cevap verip vermediğini anlamak için kullanılır.
Ancak EMG ilginç bir bilimsel bilmecenin çözülmesinde beynin düşünce ve hareket arasındaki farkı ayırıp ayıramadığını anlamak için de kullanılmıştır. Bir hareketin düşüncesi, hareketin kendisinde ortaya çıkan paternin aynısını yaratıyor muydu? Bu soru, bir grup kayakçının zihinsel prova yaparlarken EMG cihazına bağlanmaları ile test edildi. Kayakçılar zihinsel olarak bayır aşağı iniş alıştırmaları yaparlarken, kaslarına giden elektriksel impluslar kayarken yaptıkları dönüş ve atlamalardakilerin aynısıydı. Kayakçılar ister belirli bir hareketi düşünüyor olsunlar isterse de gerçekten yapıyor olsunlar beyin bedene aynı talimatları gönderiyordu. Düşünce, hareket ile aynı zihinsel talimatları yaratıyordu.
EEG'lerle yapılan araştırmalar, beynin ürettiği elektriksel faaliyetin belirli bir hareketin düşünülmesi ile gerçekten yapılması ile aynı olduğunu göstermiştir. Örneğin haltercilerde ve yüzücülerde, motor becerileri harekete geçiren beyindeki EEG paternleri, bu beceriler sadece zihinsel olarak prova edildiğinde de harekete geçiyorlardı. Fiziksel hareketin yapılması için üretilen nöral talimatlar sadece düşünce ile harekete geçiyordu.
Bilim adamları bu araştırmalara dayanarak zihinsel provanın nasıl çalıştığı üzerine bazı ilginç teoriler geliştirmişlerdir. Bir düşünce okulu, zihinsel provanın gerçek hareketi yapmak için gerekli olan nöral paternleri yarattığını ileri sürmektedir. Her ne kadar beyin bir kas olsa da, bu alıştırmalar beyni gerçek performansı daha kolay yapması için eğitmektedir.
Öğrenme dediğimiz şey bir nöronun diğer nöronla (sinir hücresi) bağlanmasıdır. Siz araba sürmeye ilk kalkıştığınızda sadece küçük minik bağlar kurarsınız, sonra bunu defalarca tekrarladıkça bu bağ artar ve küçük bir iplikten koca bir halata dönüşür ve ondan sonra artık gaz fren vites sizin için otomatikleşir. Bir atlet için de olay böyledir, bunu ne kadar yaparsa beyin nörol bağlantıyı o kadar güçlendirir ve atlet artık yeni rekorlara doğru gider.
İşte size itiraza mahal vermeyen %100 kanıtlanmış bir gerçek. Beyin gördüğü şeyle (etkin bir şekilde) hayal ettiği arasındaki farkı bilmez. Neden? Çünkü görme dediğimiz şey zaten elektrik sinyallerinin beyin tarafından yorumlanmasıdır. Görme merkezimiz gözümüzde değil beynimizin arkasındadır ve ispatlanmıştır ki beynin içine hiç bir şekilde ışık giremez! Peki dışarıda gördüklerimiz hayal mi? O konulara girmeyeceğim, o konular içi Kuantum Fiziği kitapları okuyabilirsiniz. Elektriği kullanmanız için elektriğin nasıl çalıştığını bilmenize gerek yok, siz düğmeye basın lamba yansın gerisi ile vakit kaybetmeyin. İşte bu konuda da aynen bunu uygulayın. Önemli olan nasıl çalıştığı değil ne kadar işe yaradığı. Zihinsel provayı önemseyin.
Zihinsel ve fiziksel alıştırma arasında bir kaç önemli fark vardır. Fiziksel alıştırmada, çok fazla egzersiz yaptığınızda yorulursunuz ve yorgunluk hatlarda elektriksel tıkanmaya neden olur. Zihinsel alıştırmada, ne kadar fazla egzersiz yaparsanız yapın hiç yorulmazsınız.
Diğer farklılık etkinin büyüklüyle ilgilidir; zihinsel egzersizle oluşan nöromüsküler patern, fiziksel egzersize göre biraz daha az olabilir. Her iki alıştırma da aynı kas paternlerini oluşturuyorsa da, zihinsel performansınki biraz daha küçük olmaktadır. Bu konuda yapılan bir araştırmada iki denek grup seçildi birinci grup gerçekten basketbol oynadı ikinci grup ise sadece zihinlerinde basket oynadı. Sonuç, gerçekten oynayanlarda kas gelişimi %36, zihinsel prova yapanlarda %32 Fark işte bu kadar. İlginç değil mi? Başka araştırmalarda bu oranlar değişmiş. Bu oranların değişmesinde en büyük etken zihinsel provanın gerçekmiş gibi yapılması ve bu da çalışma ile güçlenen bir şey.
Zihinsel provadan etkin fayda elde edebilmek için, prova ettiğiniz şeyi normal hızında prova etmelisiniz. Zihinsel provanın daha yavaş yapılması mantıklı görünmekle beraber, bilimin ortaya koyduğu bu değildir. EMG cihazlarına bağlı kayakçılar hareketlerini yavaşlatarak yaptıklarında performanslarını normal hızda yaptıklarından farklı kas paternleri oluşturdular. Hatta, yavaş hareketlerle yapılan kayaktaki beyin-kas paterninin aynısıydı. Bu, bilim adamlarının yavaş yapılan hareketlerdeki nöral paternlerin normal hızda yapılardan farklı olduğu anlayışıyla uyumludur. Aynı işin yavaş yapılması, normal hızda yapılmasından tamamen farklı nöromüsküler paternler yaratmaktadır.
BİR BAŞKA ÇALIŞMA
20 ila 35 yaş arasındaki gönüllüler, haftada beş gün bisepslerinden birini esnetebildikleri kadar esnetmek üzere zihinsel çalışma yaptılar. Katılımcıların kaslarını germek de dahil olmak üzere hiç bir fiziksel çalışma yapmadıklarından emin olduktan sonra, araştırmacılar sadece bir kaç hafta içinde kas hacim ve gücünde yüzde 13.5 artış olduğunu ve bu avantajın zihinsel egzersizler bittikten sonra bile üç ay devam ettiğini keşfettiler.
Bedenin bir unsurunu değiştirmek üzerine zihinsel prova yapmanın bedenimizin görüntüsü şekli üzerinde bile işe yaradığına dair bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Bir çalışma, hipnoz altındaki kadınların göğüs ölçülerini, kendilerini plajda yatarken göğüslerini güneş ışınlarının ısıttığını hayal ederek büyüttüklerini göstermiştir.
Sporcuların kullandıkları teknikleri hastalıkların tedavisinde de verimli bir şekilde kullanılmaktadır. Akut ve kronik hastalıklar, koroner arter hastalıklarından yüksek tansiyona, sırt ağrısından baş ağrısına kadar tüm hastalıkları yaşayan kişiler, zihinsel görüntüler ya da bedenlerinin hastalıkla savaştığını gösteren temsili imajlardan fayda görmüşlerdir. Zihinsel canlandırma, ameliyat sonrası sorunlarda, ağrı yönteminde de yararlı olmuş ve kemoterapinin yan tesirlerini azaltmıştır.
İŞTE ÇOCUKLARIN YARATICILIĞI
Tekniği ve samimiyeti ile hoşuma gidenler insanlardan birisi de Mirzakarim Norbekovdur. Kendi kurduğu Norbekov Enstitü diye bir iyileşme sistemi vardır ve tüm dünyada büyük kabul görmektedir. Hali hazırda bende onun omurga eklem egzersizleri programını zaman zaman uyguluyorum. ‘Aklını Başına Toplama Rehberi’ adlı kitabında şeker hastalığı olan ve hızlı iyileşen çocuklardan oluşan bir yurda yaptığı ziyareti anlatıyor. Aynen alıntı yapıyorum.
“Çocuk bakımevindeki 3 yaşındaki civciv gibi bir kızla ahbap olmuştum. ‘Hastalığın ne olduğunu anlatır mısın lütfen‘ dedim. Anlattı. İçimde pek çok küp şeker birbiri ardından yürüyor. Bunun içinde annemle babam bana gelmiyor. ‘Anneni ve babanı çok özlediğin zaman onların çabuk gelmesi için ne yapıyorsun?’ dedim. Serçe parmağını avucuma alarak beni avluya götürdü. Orada yaklaşık 70 tane rengarenk plastik küvet vardı. Sabahleyin bu dinlenme ve bakımevinin çalışanı küvete hortumla deniz suyu dolduruyor güneşle ısıtıyor öğle vakti çocuklar kurbağa gibi suda debeleniyordu.
Kız küvetlerden birine girip bir şeyler söylenerek sallanmaya başladı. Güçlükle anladım. Meğer durmadan ‘Ben şekerim, ben şekerim, ben şekerimm… diyormuş. Sordum ‘Niçin ben şekerim diyorsun?’ O kocaman açılmış gözlerini hatırlıyorum, bir aptala bakar gibi bakıyordu. ‘Nasıl oluyor da bu yetişkin insan en anlamlı şeyi anlamazdı! Şeker suyun içinde kaybolur, çözülür.’
Çocukların hayal gücü sonuna kadar çalışıyor hepsi kendine has bir şekilde oynuyor, oyunda onları iyileştiriyordu. Bunu bakıcılara anlattığımda hep bir ağızdan bağırdılar ‘Demek bu yüzden pek çok çocuğumuz aynı suya ikinci bir kez girmek istemiyor’ Onlar ‘düşmanlarının’ orada eridiğini görüyor ve bu suyun yok olmasını umut ediyordu. Anlıyor musunuz?”
Ve bu çocuklar kısa bir sürede şeker hastalığından sonsuza dek kurtuluyorlarmış. Ne güzel bir yaratıcılık örneği değil mi?
BEYNİMİZ VE DÜŞÜNCELER
Beynimiz düşünce ile hareketi ayıramıyorsa, beden herhangi bir tür zihinsel talimata uyar mı dersiniz? Bedenime sakinleşmesi ya da hızlanması için bir talimat göndersem, beni dinler miydi? Biyo-geri besleme ve zihin-beden tıbbı üzerine olan literatür dinleyeceğini göstermektedir. Yale Üniversitesinden davranış uzmanı ve nöro bilim adamı Neal Miller 1961'de insanların otonom sinir sistemlerini zihinsel olarak etkilemeyi, tansiyon ve bağırsak hareketleri gibi mekanizmaları bir çocuğun bisiklete binmesi gibi öğreneceklerini ilk söyleyen kişi olmuştur. Fareler üzerinde bir dizi şartlandırma-ödüllendirme deneyi düzenlenmiş ve Miller beyindeki keyif merkezini uyardığı zaman farelerini kendi iradeleriyle kalp atışlarını azalttıklarını, idrarın böbreklerini dolduracağı hızı kontrol edebildiklerini ve hatta kulaklarındaki damarlarda farklı genleşmeler yaratabildiklerini keşfetti. Miiler, fareler kadar basit hayvanlar bu çarpıcı kontrol seviyesine gelebiliyorsa, çok daha zeki varlıklar olan insanlar daha fazla sayıda beden sürecini kontrol edemez miydi?
Bu konu üzerine McMaster Üniversitesi tıp profesörü ve rehabilitasyon uzmanı John Basmajian 1960'larda omurilik hasarı olan kişileri EMG ile geri besleme yaparak omuriliklerindeki hücreler üzerinde kontrol sağlamaları için eğitmeye başladı. Hemen hemen aynı zamanlarda Menninger Enstitisünde Psikolog Elmer Green, bu migren hastasının ağrısını geçirmek aynı tekniği kullandı ve şaşırtıcı başarılar elde etti.
Biyo-geri besleme tedavisinde hasta bir bilgisayara bağlanır. Bedenin çeşitli bölgelerine takılan ileticiler gelen bilgilerin görsel hale gelmesini sağlar ve beyin dalgaları, tansiyon, nabız ya da adele kasılmaları gibi otonom sinir sisteminin faaliyetlerini kaybeder. Hastaya geri beslenen görsel ya da işitsel bilgi duruma bağlıdır. Geçmişte biyo- geri besleme çok kullanılmıştır.
Bu yöntemi geliştirmeye çalışan birçok doktor vardır. Bunlardan biri de Johannes Schultz'dur. Autogenic Training tekniği ile düşüncenin beden üzerindeki etkisini artırmaya yönelik çalışmalar yapmış etkili sonuçlar almış ve hala yapmaktadır.
Kişinin zihinsel prova teknikleri ile bedenini etkileyebileceğinin bir örneği de İspanyol Cerrah Dr. Angel Escudero göstermiştir. Anestezi yapmadan 900'den fazla kompleks ameliyat yapmıştır ve bu ameliyatlara BBC kameraları da davet edilmiş hatta bir kadının baştan sona ameliyatı çekilmiştir. Kadın yaptığı sadece ağzını tükürükler doldurma ve 'Bacağım anestezi altında' demekti. Ağzına tükürük almasının nedeni de ağız ıslak tutulduğunda beynin gevşemesi ve bunun sonucunda beynin anestezinin verildiğinden emin olarak ağrı reseptörlerini kapatmasıdır.