Yıl 1917'di. Ailesinin para durumları yüzünden okuldan atılan genç, evinin altındaki dükkana, bir sandık ayakkabı lastiği, bir sandık şeker, birkaç teker kaşar peyniri, zeytin, makarna gibi mallar koyarak bir nevi bakkal dükkanı haline getirdi. İşini en iyi yaptı, dükkanını erken açtı ve hep temiz tuttu. İnsanlarla da arası iyiydi. 10 sene içinde çok iyi paralar kazandı, işini büyüttü ve bu paraları da akıllıca yatırımlar yaparak kullandı.
1928'de Ford'un distiribütörlüğünü aldı. Yine işlerini akıllıca ve özenle devam ettirdi.
1937 yılında kendi şirketini kurdu ve gittikçe zenginleşmeye başladı. Çünkü ne yapacağını biliyordu.
Kendini geliştirmek ve Amerika'da işlerin nasıl ilerlediğini görmek için 1946 yılında Amerika gezisine çıktı. Orada bütün büyük işadamlarını inceledi. Nasıl iş görüşmesi yapıyorlar, nasıl giyiniyorlar, zamanlarını nasıl kullanıyor, nelere dikkat ediyorlar vs. vs. Kendini çok geliştirdi ve çok şey öğrendi.
2 yıl sonra bu öğrendiklerini de yanına katarak General Electric'e gitti ve onları Türkiye distiribütörlüğünü almaya ikna etti. Böylece Türkiye'nin ilk ampul fabrikasını kurdular.
Gittikçe zenginleşti bir yandan da öğrenciler için vakıflar, yurtlar kurdu. Başarıları daha bitmedi bir çok fabrika ve yabancı şirketlerle ortaklık kurdu. Bunları hepiniz biliyorsunuz.
Türk Demirdöküm, Arçelik, Aygaz, Siemens, İzocam, Tofaş, vs. vs.
Sadece elindeki bir kaç eşyayla işe başlayan bu adam, azmi, çabası ve düzgün iş yapmasıyla dünya devlerinin arasına girdi.
İsmi mi?
Vehbi Koç...
Bu hikayeyi nereden mi çıkardım? Kendi hayat hikayesini yazdığı kitabından... Bence işhayatına atılan her türkün mutlaka okuması gereken bir kitap. Kitabı bir iş dergisi veriyordu, işte aşağıda resmi...
Vehbi Koç'u seveceksiniz...
Hakan Mengüç