Üstün Dökmen'in kuruculuğunu yaptığı Küçük Şeyler Akademisi'nin (Anaokulu) Bursa açılışı konuşmasına gittim. Konuşmasında suflörsüz yaşamdan bahsediyordu ve o bahsederken bende en ön sıradan kendisine alkış tuttum.
Nedir suflör? Bir tiyatro oyununda oyuncuya ne demesi gerektiğini vs. söyler. Peki bunu hayatımıza uyguladığımızda suflörler kim olur? Kısaca büyüklerimiz diyebiliriz. Onların her konuda fikirleri vardır ve bizden bu fikirlere uymamızı beklerler. Mesela bana beslenme konusunda sufle verenler konularında o kadar uzman davranıyorlardı ki hep onları dinledim. Ama ne zaman ki ben, 'Dur bi ya, bi kendim araştırayım' dedim, o zaman onların bana öğrettiklerinin neredeyse tamamının yanlış olduğunu gördüm.
Yaşam hakkında, hakeza... Yaşamı o kadar zor anlatmışlardı ki, bir savaşa çıkıyorum sandım. Ama neyse ki ben başkalarından yaşamın farklı yorumlanışlarını gördüm.
İnsanın durup kendine sürekli şu soruyu sorması gerekiyor. "Bu yaptığımı onlar bana öğrettiği için mi yapıyorum, yoksa bu kendi seçimim mi?
Dinde bile böyle olmalı bu, insan babası öğrettiği için değil, kendi araştırıp, öğrenip mantıklı bulduğu için müslüman (hristiyan, budist, ataesit her neyse) olmalı...
Suflörsüz yaşamak kendin olmaktır, suflörsüz yaşamak özgür olmaktır. Kendi kararlarını kendin verebilmektir.
Burda büyüklerin deneyimlerinden yararlanmayın demiyorum, diyememde, çünkü ben onlardan çok fayda gördüm. Ama insan kimi dinleyip dinlemeyeceğini bilemiyor. Lakin ben bunu çözdüm.
Bir kişi dediğini hayatına uygulamışsa onun dedikleri dinlenir.
Eğer sağlıklı, güçlü, zindeyse sağlık tavsiyelerini dinlerim.
Mutlu, neşeli, huzurluysa hayat hakkındaki derslerini dinlerim.
Başarılı, dürüst, etrafı tarafından sevilen biriyse iş hakkındaki görüşlerini dinlerim.
Yani anlattıklarını hayatında uyguluyor ve yarar görüyorsa o adamın suflörü bizi biz yapan bir suflördür ve bir süre sonra hiç sufleye ihtiyacımız kalmaz.
Çırakken ustaları dinleriz.
Ustayken buna gerek kalmaz.
Biz zaten yolu biliriz.
Hakan Mengüç